Her çocuğun, çocukluk ve ergenlik yıllarında geçireceği zorluklarla başa çıkmasını ve o zorluklara karşı hazırlıklı olmasını sağlayacak duygusal bir güce gereksinim duyduğu bir duygu deposu vardır. Nasıl ki bir otomobil benzin deposu dolmadan uzun bir yol kat edemezse, çocuklar da güçlü bir duygu depoları olmadan, büyüdükçe hayatın karşılarına çıkaracağı problemlerin üstesinden yeterli özgüven ve rahatlıkla gelemezler. Bizlerin de çocuklarımızın duygu depolarını olması gerektiği gibi, tam kapasiteyle kullanabilecekleri biçimde doldurmamız gerekir.

Peki, bu depoyu nasıl doldurmamız gerekir? Tabii ki sevgiyle. Ama çocuklarımızın doğru yetişip davranmalarını sağlayacak özel bir tür sevgiyle.

Çocuklarımızı eğitmemiz ve/veya disipline sokmamız tabii ki gerekir ama önce onların o minik yürek ve beyinlerindeki duygu depolarını doldurmalıyız. Bu depoları sadece tek bir şey doldurabilir, o da -evet bildiniz- KOŞULSUZ SEVGİ’dir. Sadece koşulsuz sevgi; kırgınlık, sevilmeme, suçluluk, korku ve güvensizlik gibi hislerin yol açtığı problemleri önleyebilir. Çocuklarımıza koşulsuz sevgimizi gösterebildiğimiz sürece onları anlayabilir ve iyi ya da kötü davranışlarıyla başa çıkabiliriz.

“Molly maddi durumu vasat bir evde büyümüştü. Babasının işi eve yakındı, annesiyse birkaç küçük yarım zamanlı işi saymazsak, ev kadınıydı. İkisi de evleri ve aileleriyle gurur duyan çalışkan insanlardı. Molly’nin babası akşam yemeğini hazırlardı, sonra da Molly ile birlikte bulaşıkları yıkayıp kurulardı. Cumartesi günü haftalık işlerin yapıldığı gündü. Cumartesi akşamlarıysa birlikte sosisli sandviç ve hamburger yemenin keyfini çıkarır- lardı. Pazar sabahları ailece kiliseye gidilir ve akşam da akrabalarla görüşülürdü.

Molly ve erkek kardeşi küçükken ana babaları onlara neredeyse her gece kitap okurdu. Okula başladıklarında da derslerinde destek oldular. Kendileri bu fırsata asla sahip olamadıkları halde, çocuklarının yüksek öğrenim görmesini istiyorlardı.

Ortaokulda Molly’nin arkadaşlarından biri de Stephanie idi. İkisi çoğu dersi bir- likte alıyor ve genellikle de yemeklerini paylaşıyorlardı. Ancak kızlar birbirlerini evlerinde asla ziyaret etmezlerdi. Etseydiler, iki ev arasındaki muazzam farkı göreceklerdi. Stephanie’- nin babası hali vakti yerinde, ailesini iyi geçindiren başarılı bir satış temsilcisiydi. Çoğu zaman da evinden uzaktaydı. Stephanie’nin annesi hemşirelik yapıyordu. Erkek kardeşiyse özel bir yatılı okula devam etmekteydi. Stephanie de civardaki devlet okuluna gitmek için aile- sini ikna edene dek üç sene boyunca yatılı okula gönderilmişti. Babası devamlı şehir dışında olup annesi de çok çalıştığından sık sık dışarı yemeğe çıkarlardı.

Molly ve Stephanie dokuzuncu sınıfa kadar, yani Stephanie’nin, büyükannesi ve büyükbabasının oturduğu yerin yakınındaki bir koleje gitmesine kadar çok iyi arkadaştılar. İlk sene kızlar birbirlerine yazmaya devam ettiler. Ancak daha sonra Stephanie biriyle flört etmeye başladı ve mektuplar gitgide seyrekleşip en sonunda da kesildi. Molly başka arkadaşlıklar kurdu. Stephanie’nin ailesi taşındıktan sonra da Molly bir daha ondan hiç haber alamadı.

Eğer alsaydı, evlenip bir çocuk sahibi olduktan sonra Stephanie’nin uyuşturucu satıcılığından tutuklanıp yıllarını hapiste geçirdiğini ve bu arada kocasının da onu terk ettiği- ni duymak onu üzecekti. Molly ise şu anda evli ve iki çocuk sahibi mutlu bir kadın.”
Peki, bu kısa örnekteki iki çocukluk arkadaşının sonu neden bu kadar farklıydı? Buna cevap verecek kimse olmasa da, nedenini kısmen Stephanie’nin terapistine söylediği şu cümlelerde bulabiliriz: “Annemle babamın beni sevdiğini asla hissedemedim. Uyuşturucuyla ilk kez, hiç olmazsa arkadaşlarımın beni sevmesini istediğim zamanlarda tanıştım”. Bunu söylerken, amacı ana babasını suçlamak değil, sadece kendisini anlatmak. Annesiyle babasının onu sevmediğini söylemiyordu, sadece bu sevgiyi “hissedemediğin”den bahsediyordu. Birçok ana baba çocuklarını sever ve aynı zamanda da onların sevildiklerini hissetmelerini ister ama çok azı bu duyguyu yeterince iletmeyi başarır. Ana babalar yalnızca koşulsuz sevmeyi öğrendiklerin- de, çocuklarının da gerçekten sevildiklerini anlamalarına olanak tanıyacaklardır.

Kaynak: Çocuklar İçin Beş Sevgi Dili- Gary Chapman & Dr. R. Campbell